İnsanoğlu acelecidir. Daha fazlasını ister, hemen ister. Ancak hırs, çoğu zaman aklın önüne geçtiğinde insanı felakete sürükler. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle ifade edilir:
*"İnsan, hayra dua eder gibi şerre de dua eder. İnsan çok acelecidir."*
*(İsrâ Suresi, 11)*
İnsanın sabırla beklemesi gereken yerde, kontrolsüzce ileri atılması çoğu kez pişmanlıkla sonuçlanır. Hz. Âdem’in iki oğlundan biri olan Kâbil’in, kardeşi Hâbil’i kıskanması ve hırsla öldürmesi bunun en çarpıcı örneklerindendir.
*"Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini oku. Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. O, 'Andolsun seni öldüreceğim' dedi."*
*(Maide Suresi, 27)*
Kıskançlık ve hırs, bir cana kıymaya kadar götürür. Aklın sustuğu yerde ne vicdan kalır, ne de ölçü...
Allah-u Teâlâ da dünya malına ve aşırı hırsa karşı uyarır:
*"Mal ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalan ise salih amellerdir."*
*(Kehf Suresi, 46)*
Gerçek kazanç, sabırla yapılan hayırlı işledir; gözü doymayan nefsin peşinden gitmek değil. Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurur:*"Ademoğlunun iki vadi dolusu malı olsa, üçüncüsünü isterdi. Onun gözünü topraktan başka hiçbir şey doyurmaz."*
*(Buhari, Rikâk 10)*
*Son söz:* Hırs, aklı bastırırsa, insan kendi kuyusunu kazmaya başlar. Sabırla, tevekkülle ve ölçüyle hareket edenler ise yolda değil, menzilde kazanır. Çünkü hırs; kalbin fitnesidir, aklın kaybıdır.
Hamide Donmuş