1xbetm.info hipas.info wiibet.com mariobet giriş restbetcdn.com
Bugun...


TEVFİK BALA

facebook-paylas
Aç Kurtlar Sofrasında Süper Güç Talebi...
Tarih: 17-06-2023 02:16:00 Güncelleme: 17-06-2023 02:16:00


Eşitlik, özgürlük, adalet Fransız kanlı devriminin dünyaya sunduğu bir değer, bir armağan, bir lütuf değildir...

Bir başka ülkeyi sömüren, değerlerini kirleten, insanlarına zulmeden, gözyaşı ve kan akıtan bir ülke nasıl olurda eşitlikten, adaletten, özgürlükten, insanlıktan, güzelliklerden bahsede bilir...

Madde ile manadaki güzellikleri, madde ile mana arasındaki ilişkileri, hayatın anlamını, yaratılmışların var oluş değerlerini; anlatan, yerli yerine koyan, dünyaya armağan eden İslam Medeniyetinden başkası değildir elbet...

İslam Medeniyeti hiçbir zaman yenilmemiş, bitmemiş, bitirilememiş, yok edilememiştir. Çağların arkasına takılmamış, çağları arkasından sürüklemiş, zamana uydurulamamış, zamanı ve dışındaki bütün medeniyetleri kuşatmış, kucaklamış, içinde barındırmış ve dışındakilere de yaşama hakkı vermiştir. İslam Medeniyeti beslenmelerini yaparken tahrif edilemedi, tahrip ve imha etmedi, ulaştığı her coğrafyayı ve her çağı mamur ve ihya etti...

İslam Medeniyeti; ne zamanı, ne çağları izledi, ne de takip etti. Çağlar yaşlanırken İslam Medeniyeti her çağda genç ve diri kaldı, izlenen, aranılan, beklenilen, takip edilen oldu...

Yaşadığımız çağ, şahit olduğumuz dünya; savaşlara, gözyaşlarına, kanlara, kaoslara, ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi açmazlara maruz kalıyorsa İslam Medeniyetinin öncülerinin, sözcülerinin ve yaşayanların kendi kadim değerlerine uzaklaşmasından kaynaklandığı aşikârdır...

Öyle yada böyle, geldiğimiz zaman diliminde, taşıdığımız değerlerin külleri içinden, kor ateşleri yüreğimize biriktirerek ayağa kalkmaya çalıştığımız Türkiye Yüz yılında, köklerimizin ulaşması gereken beslenme alanlarını temizleyerek, yol alacabileceğimiz değişmeyen bir gerçektir elbet...

Yeni bir yüz yılda, yeni bir dünya kurma derdinde olanlar, dünyanın ve milletlerin başına yeni çoraplar örme peşinde koşarken, Türkiye bölgesinin ve medeniyetinin öncülüğünü, sözcülüğünü yapmak için direnmeye ve diklenmeye çabalıyor...

Bir aylık yakın zaman diliminde ABD Genel Kurmay Başkanı bir seminerinde; “Dünya çok kutuplu üç süper güçlü bir hale dönüyor. Üç süper güçle yol almak iki süper güçlü dünyada yol almaktan çok daha zor olacak. Dünyanın yakın geleceği 15-20 yıllık süreç çok sıkıntılı geçecek. İlerleyen dönemlerde bazı ülkeler süper güç statüsü taleplerinde bulunacak” derken acaba hangi ülke yada ülkeleri kastediyordu?   

Bu konuşmanın son cümlesinin bizi daha çok ilgilendiren bir cümle olduğu kanısındayım...

Dünyada süper güç yada derin güç olarak ABD, Rusya ve Çin’i tarif ettiğini herkes bilir ama süper güç talebi hangi ülkeden geliyor bunu çok kişi bilemez...

Asrın seçimini aşan Türkiye; Türkiye Yüz Yılı anlayışı çerçevesinde kurmuş olduğu Cumhurbaşkanlığı kabinesiyle “sizlerle kavga yapmak istemiyoruz, yenidünyanın kuruluşunda bizde varız, payımıza düşeni almak istiyoruz”  demeye çalıştığını tüm dünyaya ilk adımıyla gösterdi. ABD Genel Kurmayının son cümlesi işte bunu bize gösteriyor...

Türkiye; Türkiye Yüz Yılı ile bunu talep etmeye, aç kurtların oturduğu yenidünya sofrasında kendine yer açmaya çalışıyor...

ABD kendine rakip görmekle kalmayıp birinci düşman olarak algıladığı AB’nin enerjiye ulaşımını, Çin’e açtığı kollarını Ukrayna-Rusya savaşıyla budarken, Çin’inde Pazar alanını daraltmış oluyordu. Bir taşla iki kuş vurmanın ötesinde aynı coğrafyanın taşıyla, aynı coğrafyanın kuşunu vurarak süper güç olma vasfını koruyordu...

Türkiye denge siyasetiyle ABD’ye, Rusya’ya, Çin’e bakarak kendine jeopolitik güç alanları açarak süper güç olma taleplerini Türkiye Yüz Yılı mottosuyla sürdürüyordu. Bu bağlamada Nebevi dil kullanmasıyla, Nebevi duruş ve Nebevi direniş göstermesiyle Türk Cumhuriyetlerinde, Orta Doğuda, Afrika’da, Kuzey Amerika’da, Balkanlarda ve tüm mazlum coğrafyalarda umut olmaya devam ediyor...

Türkiye kendi yüz yılında; çok kutuplu dünyaya parayı, paranın akışını, silahı, silahın yönelişini, tarımı, ekonomiyi, küresel siyaseti bir birinden ayırarak, parçalayıp bakacak bir anlayışa düşmeden, bütününe bakarak yol almak zorundadır...

Türkiye kendi yüz yılında umut ışıklarını yakmaya devam edecekse kendi medeniyet değerlerinden beslenerek kendi eğitim sistemine dönmelidir...

Türkiye; batının kodlarıyla, batının önerdiği eğitim sistemiyle, Fulbright anlayışıyla kendi yüz yılını aşamaz, geleceğe adım atamaz, geleceği planlayıp tarih yazamaz. Var olan sistemle Türkiye Yüz Yılı yürüyüşüne devam ederse kurmak istediği, talep ettiği her ne ise ona ulaşamadan ancak ve ancak uzak batının, yakın batının gelişimine, yükselişine, yürüyüşüne basamak olmayı sürdürür. Batıya önce “biz” demek yerine önce “siz” sonra “biz” demeye başlar ve birlikte yürümeyi başaramaz. Sonuçta da süper güç talebi ötelenir, durdurulur ve zamanla da bitirilmiş olur...





YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI